ÖMER HAYYAM
1047-1124
İranlı matematikçi,asronom,filozof,şair Ömer
Hayyam Nişabur kentinde doğdu. Nişabur’da eğitim
gördüğünden ve hayatının çoğunu Semerkand’da
geçirdiğinden başka hayatıyla ilgili bilgi yoktur.
Sarayda her türlü imkana sahip bir şekilde Şah’ın
emrinde çalışmayı reddederek hayatını ilim
araştırmaya adamıştır. İlmini genişletmek için
zamanın ilim merkezi olan Semerkand,Buhara,
İsfahan’a yolculuklar yapmıştır.1123-1124
yıllarında Nişabur’da ölmüştür. Onun katkıda
bulunduğu ilimlerin başında cebir gelir. Üçüncü
dereceden denklemler de dahil olmak üzere bir çok
cebir denklemini sınıflandırmak için uğraşmıştır
ve bunların bir kısmına çözüm de bulmuştur.
“Makalat fi el cebir ve el Murakebe” cebir üzerine
bir baş yapıttır. Denklemleri karmaşıklıklarına
göre sınıflandırmıştır. Nitekim, Hayyam 13 farklı
3.dereceden denklem tanımlamıştır. Denklemleri
çoğunlukla geometrik metot kullanarak çözmüştür ve
bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine
dayandırılmıştır. Bu kitabında iki koniğin ara
kesidini kullanarak 3.dereceden her denklem tipi
için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu
belirtir ve bu köklerin varlık koşullarını
tartışır.
Ayrıca Hayyam, Binom Açılımını da bulmuştur.
Aslında Binom teoremini ve bu açılımdaki
katsayıları bulan ilk kişi olduğu kişi
düşünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bilinen şey
aslında bir Hayyam üçgenidir).Geometri alanında
Öklid’in çalışmaları üzerinde durmuş ve parelel
doğrular teoremine katkıda bulunmuştur. Hayyam
Öklid’in 5. Aksiyomunu yani bir doğruya dışındaki
bir noktadan sadece bir tek paralel doğru
çizilebileceğini ifade eden axiomu kanıtlamak için
uğraşırken bu axiomla üçgenin iç açıları toplamı
arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.
Selçuklu Sultanı Melikşah, Hayyam’ı Rey’deki
gözlemevine çağırmış ve güneş takvimi yapma
görevini vermiştir. Hayyam oldukça doğru bir güneş
takvimi yapmıştır. Takvimdeki hata oranı 3770
yılda 1 gündür ve Georgian Takvimine göre çok daha
kesin bir takvimdir (3330 yılda 1 günlük hata
oranı).Bir bilim adamı kimliğinin ötesinde Hayyam
ayrıca çok ünlü bir şairdir.1839 yılında Edward
Fitzgerald Rubailer kitabını İngilizce’ye
çevirmiştir ve bu sayede batıda tanınmış ve
klasikler arasına girmiştir. Bilindiği gibi, şiiri
tamamiyle başka bir dile çevirmek neredeyse
imkansızdır,özellikle şiir mistik ve felsefi derin
anlamlar içeriyorsa, buna rağmen Rubailer
kitabının çevirilerinin bu........ Hayyam’ın çok
geniş ve zengin bir iç dünyası olduğuna işaret
etmektedir. Hayyam çok sayıda kitap ve monografi
yazmıştır. 10 kitabı ve 30 monografisi elimize
ulaşmıştır. Bunların 4 tanesi matematik, 3 tanesi
fizik, 3 tanesi metafizik, 1 tanesi cebir ve
geometriyle ilgilidir.
SAYFA BAŞINA DÖN
MEVLANA’NIN
YEDİ ÖĞÜDÜ
Cömertlikte , yardım etmede
akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş
gibi ol.
Başkalarının kusurunu
örtmede gece gibi ol.
Öfke ve asabiyette ölü gibi
ol.
Tevazuu ve alçakgönüllülükte
toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün ya
göründüğün gibi ol.
Şu müsbet ilmin
kapısın açan
Biri Hacı Bektaş biri
Atatürk
Bu vatana en çok
emeği geçen
Biri Hacı Bektaş biri
Atatürk
***
Yazdıkları yazı
Türkçe erenler
Konuştular sözü
Türkçe erenler
Kim okuttu bizi
Türkçe erenler
Biri Hacı Bektaş biri
Atatürk
***
Dönder ey tarihçi,
sayfayı dönder
Eğer bilmiyorsan
bileni gönder
En büyük öğretmen en
büyük önder
Biri Hacı Bektaş biri
Atatürk
(Aşık
Hüseyin KAÇIRAN)
Balık susuz olmaz insan
vatansız
Gönlüm Hacı Bektaş
el'im Atatürk
İlmim nihayetsiz
yolum hatasız
İlim Hacı Bektaş
yolum Atatürk
***
Okuyabilirsen insan
bir ilim
Fikirden mantıktan
geçiyor yolum
Birbirine bağlı
gönlümle dilim
Gönlüm Hacı Bektaş
dilim Atatürk
***
Hünkâr ruhumdaki
yeşeren daldır
Atam o daldaki açılan
güldür
Tıpkı buna benzer
buna misaldir
Dalım Hacı Bektaş
gülüm Atatürk
***
İşte Hüdai'niz
meydana geldim
Ben böyle inandım ben
böyle bildim
Bir
yüce uludan bir dolu aldım
Ulum Hacı Bektaş
dolum Atatürk
(Aşık Hüdai)
Allah birdir Peygamber
hak
Rabbül
alemindir mutlak
Senlik benlik
nedir bırak
Söyleyim geldi
sırası
***
Kürt'ü Türk'ü
Çerkez'i
Hep Adem'in
oğlu kızı
Beraberce
şehit gazi
Yanlış var mı
ve neresi
***
Kuran'a
İncil'e bak
Dört kitabın
dördü de hak
Hakir görüp
ırk ayırmak
Hakikatte yüz
karas
Bin bir ismim
birinden tut
Senlik benlik
nedir sil at
Tuttuğun yola
doğru git
Yolldan çıkıp
olma asi
***
Yezit nedir ne
Kızılbaş
Değil miyiz
hep bir kardaş
Bizi yakar
bizim ateş
Söndürmektir
tek çaresi
***
Kişi ne çeker
dilinden
Hem belinden
hem dilinden
Hayır ve şer
emelinden
Hakikat bunun
burası
Şu alemi
yaratan bir
O'dur külli
şeye kadir
Alevi Sünnilik
nedir
Menfaattir
varvarası
***
Cümle canlı
hep topraktan
Var olmuştur
emir haktan
Rahmet dile
sen Allah'tan
Tükenmez
rahmet deryası
***
VEYSEL
sapma sağa sola
Sen Allah'tan
birlik dile
İkilikten
gelir bela
DAVAN
İNSANLIK DAVASI
SAYFA BAŞINA DÖN
YUNUS EMRE
(Yunus
EMRE Kimdir)
Hacı Bektaşı
Veli, Horasan diyarından Rum'a (Anadoluya) gelip
yerleştikten sonra yanına fakir halli kimseler gelir,
nasip alır giderlerdi. O zaman Sivrihisar'ın Sarıköy
denilen yerinde Yûnus derler bir kimse vardı. Yûnus
fakir halli birisi idi. Bir vakit kıtlık oldu, Yûnus'da
hediye olarak alıç götürüp bir şeyler istemek üzere
Suluca Karahüyük'e doğru yola koyuldu.
Karahüyük'e
varınca Hacı Bektaşı Veli'nin huzuruna çıkıp armağanını
sunup "...ümiddir ki şu yemişi kabul edip karşılığında
buğday veresiniz, aşkunuza kifâf edelim" dedi. Hacı
Bektaş öyle olsun dedi. Yûnus birkaç gün orada eğlendi,
gidecek olunca Hacı Bektaş'a haber verdiler o da "sorun
bakalum ne ister, buğday mı nefes mi verelüm" dedi.
Yûnus "ben nefesi neyleyeyim ,bana buğday gerek "dedi.
Bunun üzerine Hünkâr "varun Yûnus'a söyleyün
,alıcının bir tanesi için iki nefes verelüm" buyurdu.
Yûnus dedi ki: "Ehil ayâlim var, nefes karın doyurmaz,
lûtf ederlerse buğday versinler, kifâf edelim". Buu sözü
Hünkâr'a arz ettiler, bu defa "Varun söyleyin, alıcının
her çekirdeği başına on nefes verelim" dedi.Yûnus bunu
da kabul etmedi. Buğdayları öküzüne yükleyip yola
koyuldu.
Yolda şöyle düşündü: "Vilâyet erine vardum, bana nasip
sundular,alıcımın her çekirdeği başına on nefes
verdiler,kail olmadum. Ne olmayacak iş ettim, gafil
oldum. İmdi bu ruğday bir nice gün içinde tükenür,
nefesse ölünceye dek tükenmez. O nasipten mahrum kaldum.
Geri döneyim, erenlerin eşiğine varayım. Ola ki, himmet
ettikleri nasibi vereler." Yûnus dönüp tekkeye geldi.
Yûnus'un ahvâlini Hacı Bektaş'a arz ettiler. Haca
Bektaş buyurdu ki ;"o iş şimden sonra olmaz. Biz o
kilidin anahtarını Tabduk Emre'ye verdik, varsın
nasibini ondan alsın."
Bu söz üzerine Yûnus yola koyuldu, Tabduk Emre'ye geldi.
Yûnus Tabduk'un tekkesinde hizmete başladı, tam kırk yıl
bu hizmette bulundu. Bir gün mecliste Tabduk Emre,
Yûnus'a "Yûnus vakit oldu, o hazinenin kilidini
açtık,sen söyle" dedi. Yunus'un gönlü açıldı.
Gözlerinden perde kalktı, şevk denizine düştü.
SAYFA BAŞINA DÖN
|