HACI BEKTAŞ VELİ, İNANÇ VE AKILCILIK
Sözlük anlamı olarak inanç nedir dersek, inancın “bir
düşünceye çok sağlam bir biçimde, içten, gönülden bağlı
bulunma, güvenle doğru sayma, inanma.” ya da “Tanrı’ya,
dine inanma” şeklinde tarif edildiğini görürüz.
İnanç kavramı, insanlıkla yaşıt bir olgudur. İlk insanla
birlikte inanç/inançlar korku, yok olmama, doğanın
bilinmezlikleri vb gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkmıştır.
İnanca sistem olarak baktığımız zaman “inanç sistemlerinin
(dinlerin) bundan 40-50 bin yıl önce ortaya çıktığını"
(1), çok tanrılı dinlerle devam ettiğini, zaman içinde tek
tanrılı dinlere dönüştüğünü, günümüzde de tanrısal ve felsefi
boyutlara taşındığını çeşitli kaynaklarda görürüz. “İslam
Âlemindeki Dinler Tarihi ile ilgili ilk kaynak olarak içinde
Yahudilik, Hıristiyanlık, Haniflik, Sabiilik, Mecusilik ve
Putperestlikten bahsedilen Kur’an-ı Kerim'dir.” (2)
Kur’an-ı Kerim’deki akıl ile ilgili ayetlere bakacak olursak,
74 Ayet’te AKIL tabirinin geçtiğini görürüz (3). Kur’an-ı
Kerim’de bu kadar çok geçen akıl, İmam-ı Gazalî “Filozofların
Tutarsızlığı” adlı eserinde de belirttiği üzere “akıl,
inanca ters düşemez” şeklinde mi, yoksa İbn-i Rüşd’ün
dediği gibi, “bilimin ve felsefenin kâfirlik olamayacağı,
insan aklının özgür bırakılması gerektiği, dini kuralların
akıl ve mantıkla çelişmesi halinde akla göre yorumlanması”
gerektiği şeklinde mi düşüneceğiz? (4).
Hacı Bektaş Veli,
“İslâm
dininin yorumunu, aklı önceleyen diğer ekoller gibi, akla ve
ilme bağlı bir biçimde yapmış bir Türk âlimi olarak, inanmayı
çalışmayı, insanı sevmeyi, inanma ve ahlak ilişkisi içinde iyi
insan olmayı, içinde yaşadığı topluma anlatarak benimsetmiş,
fikirleri, yüzyıllardan beri çeşitli fikir akımlarının içinden
sıyrılarak günümüze ulaşmış önemli bir şahsiyettir.” (5)
Akla, ilme, bilgiye önem veren Hacı Bektaş Veli, “hem
ahlaki konularda (ikiyüzlülük, yalan, zina, hak, hukuk vs.)
hem de dini konularda aklı esas almakta, insanoğlunun,
kendisinin de bir parçası olduğu kâinatı ve yaratılmışları
akıl yoluyla
incelemesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. “Eğer akıl yoksa
iman, senin içinde başıboştur ve her türlü tehlikeye açıktır”
diyerek imanla şüphenin bir arada bulunamayacağını, üçüncü bir
şıkkın olamayacağını”
söylemektedir.(5)
“Hacı Bektaş Veli gerçekte akıl ve bilim adamıdır. Onun
öğretisi, yetişkin eğitiminde örtük program; akıl ve ilim
sahibi gençler yetiştirmede kaynak; ahlak ve irfan sahibi
çocuklar yetiştirmede rehber; temiz bir toplum oluşturmada
anahtar niteliği taşımaktadır.” (6)
İslam ümmeti, başta Gazalî olmak üzere nakilcilerin dediği
gibi din ile ilgili soru sormayan, kesin itaat ve biat eden
bir kul mu olmalıdır, yoksa batının da örnek alarak rönesansı
gerçekleştirdiği İbn-i Rüşd olmak üzere akılcıların belirttiği
gibi akıl ile nakil çatışınca aklıselimi mi esas almalıdır?
Tercih sizlerin, ya İmam-ı Gazalî gibi “akıl, inanca ters
düşemez” diyeceğiz, ya da Hacı Bektaş Veli’nin söylediği
gibi “İslam’ın temeli ahlak, ahlakın özü bilgi, bilginin
özü akıldır.”, "İlimden gidilmeyen yolun sonu
karanlıktır."(6) diyeceğiz.
Bizim tercihimiz Atatürk’ün de vurguladığı üzere “Dünyada
her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için,
başarı için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve
fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir,
doğru yoldan sapmaktır.” şeklindedir.
Güvenç GÜRSES
18/01/2021
Kaynaklar:
(1) https://odatv4.com/dinler-nasil-ortaya-cikti
(2) divinity.ankara.edu.tr/?page_id=238
(3) kuranfihristi.net/
(4) sehriyar.info/?pnum=944
(5) Hamiye DURAN, Hacı Bektaş Veli’nin İman,
Akıl Ve Amel Anlayışı
(6) İbrahim GÜL, Hacı Bektaş-ı Veli Öğretisinde
Aklın Ve İlmin Yeri
(7) g.gurses.tripod.com/hbv/HBV.htm
|