Ana Sayfa

Sizin İçin Sayfası

 

 

 

“AYNI DİLİ KONUŞANLAR DEĞİL, AYNI DUYGULARI PAYLAŞANLAR ANLAŞIR.”

MEVLANA 

 

   Ev ve sınıf ortamında veli ve öğretmenle çocuğun aynı duyguları paylaşması, aynı dili konuşmasından önce gelir. Olumlu davranış değişikliğini gerçekleştirebilmek için, öğrenecek olanları yani çocukları iyi tanımamız; onların fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik yapılarını iyi bilmemiz gerekir. Bu konularda ne yazık ki çocuklarımızı iyi tanıdığımız söylenemez.

 

(İşte kendisini tanıtmak isteyen bir çocuğun yazdıkları)

 

BEN VE AİLEM

 

      Çocukluğumdan hatırladığım en önemli şeyler,her gece yatağımda sessizce ağladığım ve her şeyimi paylaşabileceğim bir arkadaşın özlemiydi. Evet, hep mutsuzluğu seçmiştim. Her zaman bir grubun üyesi olmayı, popüler olmayı, başka biri gibi olmayı benimsemiştim ben.

      Çocuğun insan yaşantısındaki öneminin fazla olduğuna inananlardanım. Sanki çocukken yaşadıklarınız, gördükleriniz sizin kişiliğinizi ve dolayısıyla bütün yaşamınızı etkiliyor. Ergenlik çağının getirdiği bulanımla suç işleyen ablamın gözlerimin önünde dövülmesi, annemin öyle zamanlarda nasıl çaresizleştiğini anlamam ve her şeyi sorgulamaya başladığım bir dönemde babamdan nefret edişim, onu haksız görmem benim kişiliğimin oluşmasında etkin yollar oynadı. Her zaman insanların olgunlaşmak için neden zamana ve hatalara ihtiyacı olduğunu çözmeye çalıştım. Ama yoruldum artık! Hata yapıp, bir şekilde hayatınızı cehenneme çeviren insanların kanunu: zamanla, yanlışlıklarla olgunlaşmak ve bunu kabullenmekten başka çaremiz yok. Tabii babam da bu kanunu uyguladı ve bana olgun olduğunu gösteriverdi birden. Hayretler içinde kalmıştım onun bu anlayışlı tavırları karşısında! Meğerse ona, onu tanımama, görmeme izin vermeyen bir at gözlüğüyle bakmışım hep. Ama o da izin vermişti buna. Bana kendini tanıtmamıştı hiç.

     Benim tombul yanaklı babacığım hiç sevdirmezdi kendini eskiden ve bunun acısını sadece ablam çekmişti. Ablam bu ailenin kobayıydı sanki. İyi ve kötü, doğru ve yanlış hep o küçük, minyon kızın üstünde denenmiş ve bulunan ilacı yan etkisi olmadan ilk kullanan ben olmuştum. Bazen kendimi hazır yiyici, işçilerini kullanan, onlara yapılan yanlışlıklardan alın terlerinden, yaşamlarından para kazanan parazit, despot ve anti hümanist, şişko ,kıllı bir fabrikatör gibi görüyorum.

     Hayatım boyunca “ne kadar şanslıyım” dediğim ya da “ne kadar şanssızım” dediğim zamanlar birbirinin içindeydi. Ve ben her zamanki gibi tutarsızlığımdan şikayetçiyim. Zamanla kabul ettim kendimi. Tabii ki ailemin yardımıyla.

      Doğrusunu söylemek gerekirse annemi tanımıyordum ben. Tıpkı babamı ve ablamı tanımadığım gibi. Çocuktum, yaramazdım ve kendi dünyamda, tek başıma yaşıyordum. Annem işe giderken ben hep ağlardım. Doğanın en sevdiğim kanunudur bu: çocukla annesi arasında sadece ikisinin fark edebileceği bir bağlılık vardır. Ve ben hep hayal kurardım. Hayallerin gerçekleşmediğini daha doğrusu istediğin zaman gerçekleşmediğini öğrendiğimde ondan da soğudum.

       Bunları neden anlattığımı bilmiyorum demeyeceğim. Çünkü hepimiz bilsek de bu yazdıklarımı, geçmişi unutup birbirimizi tekrar tekrar kırıyoruz.

       Sadece bir tek şeyi bilin: SİZİ ÇOK SEVİYORUM

              

  Bu sayfa 06.11.2007 20:18:40 Tarihinde Güncelleştirilmiştir