Ana Sayfa

Sizin İçin Sayfası

 

 

 

Geçen akşam bir arkadaş telefon etti, torunu ilkokuldaymış, öğretmen öyle bir ödev vermiş ki, bizimkinin aklı ermemiş, biz de içinden çıkamadık.

            Çocuğun anası, babası işteymiş, gelince de yardım edeceklerini umuyor, torun sevgisi bir başka "Ne yapacağımı bilmiyorum!" diyor, çocuk ağlayıp sızlanıyormuş, öğretmen, yarın bunu sorarsa, ne yaparım diyormuş...

            Dayanamadık, "Bir daha sor bakalım" dedik, "Belki çözeriz!"

            Ne mümkün.

*   *   *

            Aklımıza M. Reşat Sümerkan'ın "Temel Ağa'nım mek­tupları" geldi, rahmetli Gündağ Kayaoğlu yayımlamıştı.

            "Temel Ağa"ya da torunu böyle bir soru sormuş, o da Rize'den Eskişehir'e yerleşen arkadaşı Niyazi'ye mektup yazıp anlatmış...

            Bakın ne tatlı tatlı anlatıyor:

*   *   *

            "Yahu bu uşakcuklar bi kariş boydalar. Daha oyin oynamasini bile beceremiyler. Hani utanmasalar emzuk bile emecekler. Onlara öyle sorilar sorayler ki; efendi, ayip değil ya, ben çözemiyrum. Geçen akşam geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlay. Zaten dertlerini hep bağa acar. Dedi ki ha bunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin öğretmen beni dövecek. Dedum ki: Ağlama uşağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Şimdi oni cözeruk.

*   *   *

            Ne mümkün Niyazi kardaşum. Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalk­mışlar. Tiren otobostan üzte bi daha hızlı gidiy. Otobos iki yerde on beşer dakka istirahat vermiş. Tiren da bi yerde durmiş 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometre gidiymiş. Tiren 5 saat sonra gideceği yere varmış. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmış.

*   *   *

            Oğratım yapamadum. Uşak ağlar. Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diynum oğa ki: Damat senun tanıduğun tahsilli bi otobos şofori var ise oğa soralum, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşağı şoförler cemiyetine götüreyim. Onlar arasinda belki tirenle yariş etmiş bi şoför vardur  da bize nasihat verur.

            Ha, biz bi yandan da usağa tireni tarif ediyruk. Tiren görmemiş ki... Ne anasi görmüş, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum'dan Sivas'a   gittiydum.   Neysa kardaşum, o gece çok kızdum. Diyeceksun ki niye? Uşak   daha   incir   ağacından duti ayiramay; mezgiti gösteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapılduğuni sanay. Biz gelduk araba yarıştiyruk. Yani efendi, otobos saatında varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolcı mi bekliysun? Eğer varacaği saat önemliysa, edersun yazıhaneye bi telefon, derler sağa otobusun ineceği zamanı. Bu kadarluk mesele içun sabiyi sübyani niye telef edersun? Uşacuklarda şarkı yok, türki yok, oyun yok; dayamiş oğa matamatiği. Matamatiği öğrenen, milleti soymanun hesabini daha eyi yapay."

*   *   *

            "Temel Ağa"nın bu mektubu, bugünlerde analara, babalara, ninelere, dedelere, çok la­zım olur.

            Belki  öğretmenler   de  biraz gülüp insafa gelirler.

Hasan Pulur

Milliyet Gazetesi

 

(Yukarıdaki yazı, öğrencilere verilecek ödevlerin içeriğine ve önemine  güzel bir örnek olduğundan sitemize alınmıştır)

              

  Bu sayfa 06.11.2007 20:17:49 Tarihinde Güncelleştirilmiştir