Ana Sayfa

Sizin İçin Sayfası

 

 

 

Çocuklarınıza Kendilerini Frenlemeyi Öğretiniz

Salley Shannon - Reader’s Digest

Kathy Hrenko’nun beş yaşındaki oğlu Adam, son olarak bir huysuzluk krizi geçirdiğinde, paten kayıyordu. Adam, kendisinden büyük çocukların ustaca yaptıkları akrobatik hareketleri taklit etmeye çalışıyordu. Ama her denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu.

"Oğlumun gittikçe sinirlendiğini fark ediyordum" diye anlatıyor, Kathy Hrenko. En sonunda Adam, tam anlamıyla bir huysuzluk nöbetine tutuldu, ağlamaya başladı ve  patenlerini ayağından fırlatıp attı.

İster dört, isterse kırkdört yaşında olsun, insanlar her yaşta öfkelenirler. Ama sinirlerine hakim olmasını öğrenemeyenler, yaşamları boyunca arkadaşlarının kalplerini kırarlar, iş yaşamlarında yükselemezler ve tüm ilişkilerinde başarısız olurlar.

Aile terapisti Alicia Tisdale’e göre, "Ani parlamalar, duyguları açığa vurmanın bir yoludur, ama çok verimli oldukları söylenilemez. Küçük çocuklar bile, sinirlerine hakim olamadıkları zamanlarda, sonradan kendilerini kötü hissedeceklerinin bilincindedirler. Anne-babaların yapmaları gereken, çocukları bir huysuzluk nöbetine tutulmadan, onları sinirlendiren şeyi anlatmalarını sağlamak olmalıdır."

Kathy Hrenko ve eşi George, çocukları Adam’a, denetimini kaybettiği anın farkına varması, kendi kendini yatıştırması, onu gerçekten üzen konuları açığa vurması ve tüm bunlara uygun olarak davranması konularında yardım etmeye karar verdiler. Adam’a bu tarz bir denetim mekanizmasını aşılamakla, ileriki yaşamında karşılaşacağı daha büyük sorunlarla mücadelede başarıya ulaşmasında da yardımcı olacaklarını biliyorlar. 

  Aynı biçimde, çocuğunuzun neye sinirlendiğini anladıktan sonra, ona sinirini denetim altına almasını öğretebilirsiniz. Aşağıda, çocuğunuzu sinirlendirecek önemli etkenlerden kimilerini bulacaksınız:

  Doğuştan etkenler

Bir insanın ne sıklıkta ve ne ölçüde sinirlendiği, büyük ölçüde  karakter özelliklerinden kaynaklanır. Psikiyatr Stanley Greenspan çocukları beş ana grupta inceliyor: Çok duygusal, içine kapanık, küstah, dikkatsiz ve hareketli/saldırgan.

"Her tip karakter özelliği, sağlıklı insan gelişiminin bir parçasını oluşturabilir" diyor Greenspan, "Ya da abartılı bir özellikse, ona zarar verebilir. Önemli olan, çocuğunuzun hangi gruba ait olduğunu saptamak ve ona ileride zarar verebilecek özelliklerini yararlı duruma    getirebilmektir."

  Yoğun duygulara sahip bir çocuk, umursamaz yapıdaki arkadaşlarının gülüp geçecekleri en basit konulara bile sinirlenebilir. Onlara biraz daha zaman ayırıp, hırslarının önlerine geçebilmeleri için çeşitli yollar öğretmeniz gerekir.

  Sinirli çocuklar

Frances Lantz, dört yaşındaki oğlu Preston ve aynı yaşta oğlu olan bir arkadaşıyla kıyıda yürüyordu. Öteki çocuk, yerden bir sopa aldı ve Preston sopayı istedi.

"Çığlık çığlığa bağırmakta olan Preston’u yatıştırmak için, ona zor kullanmam gerekmişti" diye anlatıyor Lantz.

Arkadaşının elindekini isteyip elde edememek, okul çağı öncesi çocuklarda, sinirlilik ve kızgınlığa yol açar. “Sinirlendiren öğeler” listesinde aynı zamanda; açlık, yorgunluk, korku, hareketlerinin sınırlandırılması, duygularını anlatmak için gerekli sözcükleri bulamaması ve kendi yapmak istediği birşeyin büyüklerden biri tarafından halledilmek istenmesi yer alır.

Bu yaşlarda bir çocuk kızgın olduğunda, anne-babaların yapmaları gereken, onları “aktif” bir biçimde dinlemektir, yani onlara anlayış göstermektir. "Kötü bir gün geçirdiğinin farkındayım. Kızgın gibisin. Sorununu benimle paylaşmak ister misin?" Bu tür bir konuşma, çocuğa kendini daha iyi tanıma fırsatı verecektir.

Anne-babalar, çocuklara kızgın olmanın kötü birşey olmadığını ama kızgın oldukları sırada başkalarına zarar vermemeleri gerektiğini öğretmelidirler. Çocuğu, sinirlendiren ortamdan uzaklaştırıp, onu oyalamaya çalışmak gerekir. "Tim’in kamyonunu istediğini biliyorum, ama arkadaşına vurup, oyuncağını elinden alma. Gel bakalım, öteki kamyonun ne gibi özellikleri varmış?"

“Eğer bu tür bir konuşmadan sonra çocuk yatışmadıysa, onu birkaç dakika boyunca kendi haline bırakın" diye öneriyor Eastman. Yanında durun ama müdahale etmeyin; bu, çocuğunuza hırçınlığıyla sizi denetim altına alamayacağını gösterecektir. Birkaç dakika sonra, "Şimdi kendine hakim olma zamanı" diye uyarın. "Ben ona kadar sayana dek, sakinleşmeni istiyorum." Eğer kriz devam ederse, ona küçük bir ceza verin; sokağa çıkmasını  engellemek gibi. 

  Aile yaşantısı

Başından, anne-babasının boşanması, aile bireylerinden birisinin hastalanması ya da ölümü, yeni bir kardeşin doğumu, bir taşınma ya da buna benzer önemli bir olay geçmiş olan bir çocuk, üzüntüsünü, hırçın davranışlarının ardına gizlemeye çalışır. Kendisi acı çektiği için, çevresindekilerin de acı çekmelerini ister.

  Bir çocuğun, gergin bir ortamın içinden şaka yollu sıyrılması ya da kardeşinin sırt çantasını –hatta kardeşini odanın öbür ucuna fırlatması, ailenin bu gibi durumlarda nasıl tepki verdiğiyle ilgilidir. Bu gibi olaylar özellikle, şiddetin karşılıklı bağrışmalara ya da kapıları çarpıp çıkmak gibi sinirli davranışlara yol açtığı ailelerde görülür. Öte yandan duygularını bastıran ailelerde sinirlenmenin bir suç sayıldığı ailelerde bu tür olaylar daha değişik bir biçimde yaşanır. "Çocuklar, ne görüyorlarsa onu taklit ederler" diyor Tisdale.

Çocukların, insanlara ve olaylara gösterdikleri tepkilerin, yaşlarıyla doğrudan ilgisi olduğunu gözönüne alırsak, gelişimlerinin çeşitli evrelerinde sinirlerine hakim olmalarını sağlayacak yöntemleri şöyle sıralayabiliriz:

  Gelişme evreleri

Bir çocuk, fiziksel ya da sosyal gelişim gösterirken, ani patlama nöbetlerine daha yatkın olabilir. Değişik evrelerin, değişik “sinirlendirme” faktörleri olabilir. Meyve kasesinden bir çilek almak için uzandığında, annesinin ona, "Dokunma, onlar akşam yemeği için" demesi, iki-üç yaşlarında bir çocuğun hırçınlaşması için yeterlidir. Öte yandan on yaşında bir çocuk, aynı olaya daha uysalca yaklaşabilir çünkü sabrı, bu olaya tepkisiz kalabilmek için yeterli gelişimi göstermiştir.

  Cinsiyet

Genellikle, erkek çocukları, kızgınlıklarını kızlardan daha özgürce dışa vururlar. Bunun kültürel nedenleri olabilir. “Çocuğunuzun İçindeki Ejderi Ehlileştirin” adlı kitabın yazarı, Meg Eastman’a göre, "Anne-babalar ve öğretmenler, erkek çocuklarının hırçın davranışlarını ve ani sinir krizlerini, kızlara oranla daha rahatlıkla kabulleniyorlar. Ama hangi cinsiyetten olurlarsa olsunlar, çocukların hırçınlıklarını, şiddet ya da hileye başvurmadan denetim altına almayı öğrenmeleri gerekir.

  Hırçın bebekler

Bebekler, fiziksel gereksinimleri hemen karşılanmadığında hırçınlaşırlar. Örneğin, acıktıklarında, susadıklarında, canları yandığında, bir şeyden yoksun bırakıldıklarında ya da korkuya kapıldıklarında, ağlamaya ve bağırmaya başlarlar.

  Kimi çocuklar, başta buna karşı koymaya çalışsalar da, sakin bir biçimde yatıştırılmalıdırlar. Yumuşak bir ses tonuyla konuşmak, işe yarayabilir. Kimileri içinse, dikkatlerini ayrı bir yöne çekmek ya da uykuya yatırmak en etkili çözümdür. "Önemli olan, anne-babaların, bu tür durumlara, sinirle karşılık vermemeleridir" diyor Tisdale. "Bu, çocuğu ürkütebilir. ‘Annem-babam bile bunu beceremiyorlarsa, ben nasıl üstesinden gelebilirim?’ diye düşünmesine yol açabilir."

Asla bebeklerin, bir sinir nöbetine tutulmalarına fırsat vermeyin. Dr. Greenspan’e göre, sinirli bir çocuğu tek başına bırakmak, onun, hırçınlığa, “annenin yok olmasına neden olan bir olay” gözüyle bakmasına neden olacaktır. Sinirlendikten sonra, yeniden mutlu olabileceğini düşünmek yerine, bu olayı yalnızlık ve terk edilmişlik gibi duygularla bağdaştıracaktır.

 Ergenlik öncesi

Altı ile oniki yaş arasındaki çocuklar, arkadaşları tarafından kabullenilmek isterler. Bu yaşlarda bir çocuğun kızgınlığı, genellikle gruba alınmamasından kaynaklanır.

Bu yaştaki çocukların hepsi de, kendilerine güvenen ve başarılı bir imaj sergilemek istediklerinden, her anlaşmazlıktan, başarılı bir biçimde ayrılmaları gerektiği duygusuna kapılabilirler. Bu, inanılmaz derecede acımasız bir ağız dalaşı olabilir. "Çok çirkin bir burnun var" diye bağırır çocuklardan birisi. "Sen de takımdaki en kötü oyuncusun" diye karşılık verir öteki çocuk.

Anne-babaların çocuklarına anlatmaları gereken şey, kızgın olduklarında bile önemli olanın yanıt verme biçimleri olduğudur. Denetimi kaybetmek, fiziksel hiddet ya da nefret dolu sözcükler kabul edilemez. Kızgınlığı kabul edin ama uygunsuz davranışları değil.

Aynı zamanda çocuğunuza, sinirini şiddet içermeyen bir çalışmaya dönüştürmesini de öğretebilirsiniz. Futbol oynamak ya da ne kadar kızgın olduğunu resmetmek gibi.

  Öfkeli erişkinler

Ergenlik çağındaki birçok gencin hırçınlık nedeni onların özgürlük arayışlarının anne-babaları tarafından (koruma amacı ile) engellenmek isteğidir. Bu yaşlarda, önemli olan şey arkadaşlarıyla uyumdur ve cinsel çekicilik de bu uyumun bir parçasıdır. Siz, bu duygusunu körükleyen şeylere seksi bir elbiseden, sokağa çıkmasını engellemeye kadar karşı çıktıkça, onlar olayın üzerine daha da çok gideceklerdir.

Eastman, anne-babalara, kurallara uyulmadığı taktirde, herşeyi denetim altına almak yerine, mizahi bir yaklaşım öneriyor. Kurallar karşılıklı saygıya dayanmalıdır; bağırma, şiddet ya da aşağılama içermemelidirler.

Çocuklara, öfkelerini denetim altına almasını öğretmek kolay sayılmaz, ama karşılığı alınır. Kathy ve George Hrenko, Adam’ın duyguları hakkında konuşmaya başladıklarından buyana, Adam gözle görülür bir gelişme kaydetti. "Artık Adam kendini yorgun ve bitkin hissettiğinde, ‘Benim dinlenmem gerek’ diyor" diye anlatıyor Kathy.

"Mizahın da işe yaradığını fark ettik" diyor. "Ona ne zaman, ‘İlkinde başarılı olamazsan…’ desem, Adam cümlemi tamamlıyor, ‘boşver gitsin!’

( KAYNAK:  Bütün Dünya)

  Bu sayfa 06.11.2007 20:14:16 Tarihinde Güncelleştirilmiştir