Ana Sayfa

Atatürkçülük sayfası

H.Bektaş Veli Sayfası

 

 

Bölgenizde Hiç Cezaevi Kapatıldı mı?

 

(19 Kasım 2006 günkü Vatan Gazetesi’nde Zülfü Livaneli’nin “Bölgenizde hiç cezaevi kapatıldı mı?” başlıklı yazısı)

 

Gazetelerde suça ayrılan bölümler giderek kabarıyor.

Hatta artık suçlar üçüncü sayfalara sığmaz olduğu ve toplumun gündemine oturduğu için birinci sayfalardan veriliyor.

Bu da yetmiyor, manşetlere tırmanıyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre de suçlarda artış var.

Bu veriler karşısında bir “suç dönemi”nde yaşadığımızı söylemek pek yanlış olmaz.

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı giderek artıyor.

Adaletsiz ve haksız Ecevit affıyla ilgili olarak o dönemin bir yetkilisine, böyle bir zulme neden gerek duyduklarını sormuştum.

“Ben sana esas sebebi söyleyeyim” demişti. “Cezaevlerini boşaltmak gerekiyordu. Çünkü artık adam almaz hale gelmişti.”

Şimdi de durum böyle.

***

Gelin işe başka bir açıdan bakalım:

Hükümet bir karar alsa ve yaşadığınız şehir ya da kasabadaki cezaevini kapatmak istese ne derdiniz?

Buna razı olur muydunuz?

Sorunun saçma geldiğini biliyorum.

Zaten ne hükümet böyle bir işe kalkışır, ne de halkın aklına böyle bir konu gelir.

Ama bu bir fantezi ya da fikir jimnastiği değil.

Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı 1995 yılında Hacıbektaş ilçesindeki cezaevini kapattı.

Çünkü Cezaevi yıllardır boştu ve bu ilçede hiçbir suç işlenmiyordu.

Birkaç gün önceki yazımda bunu dile getirdim. Aslında bu bir soruydu, insanları düşünmeye özendirmek amacı taşıyordu.

Türkiye’de ve dünyada suç çılgınlığı böylesine artarken, bir ilçe nasıl oluyor da bu akımın dışında kalıyor?

Bu ilçenin insanları, diğerlerinin bilmediği neyi biliyorlar da suça karşı korunuyorlar?

Bu sorunun cevabını düşünmemiz gerekmiyor mu?

2000 yılında Harvard ve Princeton’da üniversite konuşmalarımda Hacıbektaş örneğini vermiş ve Columbine gibi okullarda çocukların işlediği cinayetlerle, bu kasabayı karşılaştırmalarını istemiştim?

Evet, soruyorum; bu ilçeyi ne koruyor?

Acaba kültür olabilir mi?

Bir iddiada bulunmuyor, sadece soruyorum.

Kültür, bir bölgeyi, bir halkı, bir ülkeyi suçtan koruyabilir mi?

Ya da tersinden sorarsak; işlenen suçları artıran bir kültür ortamının oluşması mümkün müdür?

Kültür ve suç ilişkisi nedir?

İnsan canına değer veren kültürel geleneklerle, cana değer vermeyenler arasında böyle bir fark oluşabilir mi?

“Bir tek gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil” anlayışı ile “cihat” geleneği, ya da dine zarar verdiği düşünülen herkesin kafasını Allah-u Ekber diyerek kesmek arasındaki fark nedir?

Hangisi gerçek İslam anlayışıdır?

Ve Türkiye hangi gelenekle yaşamak istiyor?

Yakıcı sorular bunlar.

Ve son bir not: Ne olur bu soruyu basit bir Alevi-Sünni tartışmasına çevirmeyelim. Çünkü mesele daha derin. Ve belki de çocuğunuz canı, Türkiye olarak bu soruya verilecek cevaba bağlı.

 

 

(Sayın Doğan CÜCELOĞLU'nun sitesinden aşağıdaki sorulara verilen cevapları görebilirsiniz)

1- Hacıbektaş ilçesinde suç işlenmeyişini nasıl açıklıyorsunuz?  2- Türkiye’de suç işlemenin düşük olduğu başka yöreler biliyor musunuz?

 

 

  Bu sayfa 06.11.2007 22:09:35 Tarihinde Güncelleştirilmiştir