Ana Sayfa

Atatürkçülük sayfası

H.Bektaş Veli Sayfası

 

 

Hacı Bektaş Aydınlığı

         

            2000   yılında   Harvard   ve Princeton  Üniversiteleri'nin nazik davetiyle, bu bilgi tapınaklarında iki konferans vermiştim.

            Princeton'daki konferansta uzun uzun Hacı Bektaş-ı Veli'den söz etmiştim.

            O yıllarda Amerika, okul terörüyle sarsılıyordu. Bazı ortaokul öğrencilerinin toplu katliam yaparak sınıf arkadaşlarını ve öğretmenlerini öldürmeleri Amerikan toplumunu derin bir şok içine sokmuştu.

            Princeton Üniveristesi'nde konferans   verdiğim   salon,   Albert  Einstein'in ders verdiği sınıftı ve camlara    onun    ünlü    formülü e=mc2, vitray olarak işlenmişti.

            Konuşmama Amerika'daki son şiddet örnekleriyle başladım. Daha sonra dünyadaki ve Türkiye'deki şiddetle ilgili bazı sayılar verdim.

            Daha sonra Anadolu'nun göbeğindeki küçük kasabayı anlattım Amerikalı dinleyicilere.

            Hacı Bektaş adını taşıyan bu kasaba her yıl 16 Ağustos'ta, 700 yıl önce yaşamış bir bilgeyi anmak için gelen yüz binlerce insanla doluyordu. Kasabada bu kadar büyük bir kalabalığı barındıracak otel, bütün bu insanlara yetecek su ve yiyecek yoktu. Manevi lideri anmak için gelen yüz binler bazen ağaç altlarında yatıyor, açık havada geceliyorlardı.

            Buna rağmen Hacı Bektaş kasabasında ne bir hırsızlık olayına rastlanıyordu, ne bir yankesicilik vaka­sına, ne de bir kavgaya.

            Dünyanın en barışsever toplumuydu bu.

            Beni hayret içinde dinlemekte alan Amerikalılara çok çarpıcı bir gerçeği aktardım.

            Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı 1995 yılında Hacı Bektaş'taki cezaevini kapatmıştı. Çünkü içinde hiçbir suçlu yoktu. Yıllardan beri jandarma defterine bir suç kaydı işlenmemişti. Dünyada giderek artmakta olan, suç ve şiddet kavramlarının unutulduğu bir kasabaydı burası. Bu şaşırtıcı ve ender rastlanan durumu açıklayabilmek için 7 yüz yıl geriye girmek ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin yüksek şahsiyetinden ve öğretisinden söz etmek gerekiyordu.

            Ben de öyle yaptım. Manikeizm'den günümüze uzanan ahlak anlayışını anlattım.

            Konferans sonunda yükselen alkış, bana değil, dünyanın ortak mirası sayılması gereken bu büyük anlayışa yönelmişti.

            Hacı Bektaş'ı Paris'te, UNES­CO Genel Direktörü Federico Mayor'a da anlatmıştım. Kutlama­lara çok güzel bir mesaj göndermişti. Ben de bu mesajı Hacı Bektaş-ı Anma Günü'nde kürsüden okumuştum.

***

            Bugünlerde Hacı Bektaş kasabasındaki heyecanlı kalabalık, bu büyük bilgeyi anıyor yine.

            Ve ben, dünyaya örnek olması gereken bu geleneği bırakıp da başka karanlık yönlere sapan Türkiye'nin acıklı halini düşünüyorum.

            Denizin içinde olup da denizi bilmeyen balıklar gibi bir oraya çarpıyoruz kendimizi, bir buraya.

            Şiddeti önleyen şeyin kültür olduğunu ispat eden bu büyük adama layık torunlar olamıyoruz.

            Ve giderek çarpılan ahlak anlayışı bizi, dünyanın en ilkesiz toplumlarından birisi yapıyor. Oysa elimizde bir hazine var.

            Demokrasiyle bağdaşabilecek islâm anlayışı, Hacı Bektaş geleneğinin özünü oluşturuyor. Kadın erkek ayrımına, din sömürücülüğüne, bağnazlığa, softalığa, yobazlığa kar­şı çıkan Hacı Bektaş geleneği, dünyanın aradığı islâm anlayışının ta kendisi.

***

            Bağışla bizi Hacı Bektaş ve aydınlığını üzerimizden eksik etme.

            Belki bir gün modern Türkiye de doğru yolu bulacak!

               

  Zülfü LİVANELİ

             (17 Ağustos 2003, Vatan Gazetesi'nden)

  Bu sayfa 06.11.2007 22:04:56 Tarihinde Güncelleştirilmiştir