GİDENE AĞIT

Susturun tüm sesleri!

Sussun gece ayazı!

Sussun günün körpe aydınlığı!

Bir ılık yağmur yağsın inceden;

İstanbul, yaslı kabrini yollasın Ankara ayazına.

Sussun dağ taş!

İnceden sızlayan yağmur, hızlansın gitgide.

Toprak, damlalarla dolup taşsın;

Mustafa’mın bedeni girecek o toprağın narin yüzüne.

Söyleyin; ilmek ilmek çözülsün kum taneleri,

Ana kucağı misali sarsın yiğidimin tenini.

Dursun zaman!

Bilinsin, giden dönmeyecek geri.

Bir zarif güvercin uçsun Dolmabahçe’den;

Semada dolanıp;

Dokuzun beş geçtiği anda; gama vurulsun.

Görmesin zihni aciz’in gözü!

Körleşsin; yasımın ardından mavi gökyüzü.

Bilinen ne kadar söz varsa meydanlarda yinelensin!

Söylenmesin ona el uzatan namerdin türküsü.

Nice savaşlarda yıkılmayan bir dev yitmişken dünyadan,

Dinmesin; yakılan ağıdın yetim öyküsü.

Bu sayfadaki yazı izin almadan yayımlanamaz

  Bu sayfa 10.11.2009 23:07:00 Tarihinde Güncelleştirilmiştir