Ana Sayfa

O.Rehberlik

    Sayfası

 

 

 

İLKÖĞRETİM ÇAĞI ÇOCUĞUNUN GENEL ÖZELLİKLERİ VE BU ÇAĞDA YAYGIN BİÇİMDE GÖRÜLEN SORUNLAR

 (Kırklareli RAM)

 

a- 6-9 Yaş Gelişim Özellikleri

b- 9-12 Yaş Gelişim Özellikleri

c- İlköğretim Çağı Çocuğunda Yaygın Biçimde Görülen  Sorunlar:

1. KARŞIT OLMA –KARŞI GELME BOZUKLUĞU

2. HER ŞEYE İTİRAZ

3. ÖFKE NÖBETLERİ

4. BAĞIMLILIK

5. İÇE KAPANIKLIK

6. AŞIRI HAREKETLİLİK


a. 6-9 Yaş Gelişim Özellikleri

Fiziksel – Motor Gelişim:

Bu yaş çocukları çok hareketlidir, enerjileri çok fazladır. Eğer bu enerji olumlu ve amaca uygun olarak kullanılamazsa, rahatsız edici düzeyde hareket halinde olma, kalem ısırma, tırnak yeme gibi yollarla dışa vurabilir. Öğretmenlerin derste sık sık aralar vererek, birçok çalışmayı çocuklara yaptıracak şekilde planlamaları (sıraları değişik biçimde düzenlemek, kalem, kağıt gibi ders araçlarını dağıttırmak vb.), sınıf içindeki hareketliliğin daha amaca yönelik ve işlevsel kullanılmasına yardımcı olabilir. Evde ise fiziksel hareketi kısıtlayıcı aktiviteler yerine, enerjilerini yapıcı şekilde dışa vurabilecekleri etkinlikler düşünmekte yarar olabilir. Ev ortamının buna uygun düzenlenmesi, anne babayı sürekli “dur, yapma, koşma, dikkat et…” gibi uyarılarda bulunmaktan kurtarabileceği gibi, çocuğu da “yaramaz” etiketinden koruyabilir. Örneğin evde eğer varsa, uzunca ve mümkün olduğunca boş (dantel örtülü fiskos masalarından, telefonun durduğu kocaman sehpalardan, üstü ve içi biblo dolu ne işe yaradığı kimse tarafından anlaşılamayan gümüşlüklerden vs. arındırılmış) bir koridor, bu yaş çocuğunun fiziksel enerjisini kimseye sıkıntı vermeden dışa vurabileceği uygun bir mekan olabilir. Burada asılı bir basket potasına atışlar yapabilir, bisikletiyle turlayabilir, bir uçtan bir uca zaman tutarak koşabilir, arabalarıyla yarışlar yapabilir, bebeklerini gezintiye çıkarabilir, evdeki basit eşyaları kullanarak çiftlik kurabilir, çadır kampı yapabilir, hayal gücü ve enerjisini dilediğince serbest bırakabileceği bir ortamın keyfini yaşayabilir.

 Bu yaş çocuklarının dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Fiziksel ve zihinsel çalışmalarda kolayca yorulurlar. Okulda derslerin bir hareketli ders ortamı, bir sakin ders ortamı olarak düzenlenmesi onların dinlenmesine fırsat yaratabilir. Aynı biçimde evde de dinlenmeleri için fırsatlar yaratmak uygun olur. Özellikle ödev yapma işinin kabusa dönüşmesini engellemenin bence birinci şartı, çocuğun “çocuk” olduğunu unutmamaktır! Onlara “küçük memur” muamelesi yapmak, evde gereksiz ve çözümsüz çekişmelere yol açacağı gibi çocukluklarına da yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Çalışan ebeveynler için çocuklarını tam gün bir okula vermek ya da okuldan sonra etüd salonlarına yazdırmak kaçınılmaz bir seçim olabilir. Bu durumdaki anne babalara, sabah sizinle birlikte evden çıkıp akşam sizinle birlikte eve dönen, örneğin yedi yaşındaki, çocuğunuzun sizden daha fazla bunalmış ve dinlenmeye gereksinimi olduğunu hatırlatmak istiyorum. Sadece onların dinlenme şekilleri farklıdır. Siz televizyon karşısında ayağınızı uzatarak oturmakla veya gazete okumakla (yani pasif fiziksel aktivitelerle) dinlenmeyi tercih ederken, çocuğunuz hoplayıp zıplayarak, oyuncaklarını ortaya dökerek dinlenmeyi isteyebilir. Ona çizgi film izleyebileceği, oyun oynayabileceği serbest zamanlar tanımak okul uyumunu da kolaylaştırabilir. Örneğin eve geldiğinde hiç başından kalkmadan iki saat ders çalışmasını istemek yerine, yarım saatlik periyotlarla ve mümkünse gecede en fazla 1.5 saat ders çalışma süresi planlamak yararlı olabilir.

 Bu yaş çocuklarının büyük kas gelişimi, küçük kas gelişimine oranla daha iyidir. Kalem tutmak ve buna benzer etkinlikler, küçük kas gelişimidir. Öğrencilere, özellikle ilk sınıflarda çok fazla, uzun süren yazma ödevleri verilmemesi uygun olabilir. Küçük kas gelişimini hızlandırmak için, örneğin evde resim yapma çalışmaları yararlı olabilir. Logo türü oyuncaklar hem dikkat üzerinde hem de kas gelişimi üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Kesip yapıştırma etkinliklerinin de küçük kas gelişimine yararlı etkisi olabilir. Evde rahat bir ortam hazırlayarak, çocuğunuzun hayal gücünün ve kas sisteminin gelişimine katkıda bulunabilirsiniz. Hele bir de duvardaki bir panoda eserlerini sergileme olanağı tanırsanız, bu onun için çok zevk aldığı bir aktivite haline gelebilir. Zorlayarak onu bıktırmanın ters tepeceğini hatırlatmaya gerek görmüyorum!

 Bu yaş çocukları küçük harfleri ve nesneleri görmede zorlanabilirler. Öğretmenlerin sınıf içi çalışmalarda tahtayı kullanırken dikkatli davranmaları ve ayrıca göz bozukluklarına karşı hassas olmaları önerilir. Eğer çocuğunuz özellikle okulun ilk yılında okuma güçlüğü çekiyorsa, aklınıza gelmesi gereken ilk şey bir göz muayenesi olmalıdır. Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak (örneğin öğretmencilik oyununda) hem de kalem tutma ve yazı yazma becerisinin gelişimine katkıda bulunacak bir araç olabilir. Kendisi için yeterli büyüklükte yazı yazma olanağı tanıması açısından da yararlıdır.

 Bu yaşlarda çocukların fiziksel etkinlikleri çok fazladır. Hiç durmazlar, ancak bu hareketlilik sırasında etraftaki tehlikelerin çok fazla farkında olmayabilirler. "Kaza" oranının en yüksek olduğu düzey 3. sınıf olarak belirtilmektedir. Bu yaş çocuğu kendini zararlı aktivitelerden koruyamayabilir. Bunun bir sebebi, tehlikeyi farkında olmayışı diğer sebebi ise kas kontrolünün zayıf oluşudur. Ev ortamının mümkün olduğunca fiziksel olarak çocuğa zarar verebilecek eşyalardan (köşeli cam sehpalar, yüksek eşikler, kapanmayan dolap kapakları, takılabileceği büyük vazo ya da saksılar vs.) arındırılmış olması kaza riskini azaltabilir. Ama düşüp yaralanmadan büyüyen bir çocuk olduğunu da sanmıyorum!

 Kemik gelişimi henüz tam tamamlanmamıştır, Kemikleri kolayca çatlayabilir. Özellikle beden eğitimi etkinliklerinde bu nokta çok önemlidir. Spor etkinliklerinde çok sert olanların seçilmemesi (karate, judo vs.) ya da en azından 10 yaştan sonraya ertelenmesi uygun olabilir. Örneğin yüzme, bale, folklor, dans, atletizm gibi daha yumuşak ve kemik gelişimine olumlu katıları olabilecek sportif etkinlikler seçilebilir. Beslenme konusunda da dikkatli olmak yararlıdır.

 

Sosyal – Duygusal Gelişim:

Arkadaş seçiminde daha titiz olmaya başlarlar. 1-2 tane iyi ve sürekli arkadaşları olabilir, düşmanları da (sevmedikleri) ! Sırdaş olmak çok önemlidir, ancak çok iyi sır sakladıkları söylenemez. Özellikle okul uyumunda arkadaşlarının rolü büyüktür. Okulda arkadaş ilişkileri iyi gidiyorsa, okulu oldukça severler ama ilişkilerinde ters giden bir şeyler varsa okula gitmek istemeyebilirler ya da gönülsüz giderler. Arkadaşlarının düşüncelerini çok önemserler ama ilişkileri için verdikleri kararları çabuk unuturlar. Bu noktada anne baba olarak verdiği kararı hatırlatmak ya da öğütler vermek yerine, etkin dinleme yöntemini kullanarak kendi çözümlerini üretmesine fırsat tanımak yararlı olabilir. Yetişkinler kadar tutarlı ve sabit ilişkileri olmasını ummak, yaşlarına uygun düşmeyen ve gerçekçi olmayan bir beklentidir.

 Küçük grup oyunlarını severler, ancak bu devrede moral (ahlaki) gelişim yönünden kuralları kesin ve değişmez olarak algıladıkları için, grup oyunlarında kuralların değiştirilmesine (az da olsa) tepki verirler. İki kişi oynarken her şey yolundayken ortama üçüncü birinin girmesi işleri karıştırabilir. Burada daha çok birinci tercih olamama kaygısı hakimdir. Bu yaş çocuklarının hemen hepsinde arkadaşları tarafından ilk tercih edilen kişi olma isteği vardır. Üç ya da daha fazla kişinin olduğu oyun gruplarında, lider olan kişiyi çekememe, onun koyduğu kurallara isyan etme ama bunun yanında onunla arkadaş olmaktan vazgeçememe gibi çelişik içerikli ilişkiler yaşayabilirler. Kuralların ya bozulmaması ya da sadece kendileri tarafından değiştirilmesi gibi egosentrik bir yaklaşımları vardır. Bu daha çok, henüz kendini değerlendirme becerisine sahip olmayışlarından kaynaklanır. Çocuklarla çalışan bir psikolog olarak, bu dönemde arkadaşlık ilişkilerine çok yoğun ama etkisi kısa süren anlamlar yüklediklerini söyleyebilirim. Bu yüzden siz anne babalara, içeriği sık sık değişen arkadaş sorunlarına adapte olmanızı öneririm.

 Kavgaları, münakaşaları sık sık olur. Bu yaşlarda erkek çocukların fiziksel saldırganlığı, kız çocukların ise sözel saldırganlığı daha çok yeğlediği gözlenir. Birbirlerine karşı oldukça acımasız eleştiri ve davranışları olabilir. Çok radikal kararlar verip, bunları uygulamaktan derhal vazgeçebilirler. İçinde bulundukları grupta prim yapan davranışları fark edip benimseyebilirler ve bunlar gerçekten çok acımasız olabilir. 7 yaş grubunda bir öğrencinin, babasının şehit olmasından kaynaklı hayli yoğun bir arkadaş baskısı yaşadığını deneyimlerimden aktarabilirim. Arkadaşları babası yok diye kendisiyle dalga geçiyor ve “piç” lakabını kullanıyorlardı. Bu sözün yarattığı etkiyi farkında olduklarını ama anlamını bilmediklerini düşünürsek, kızmak ya da yasak koymak yerine anlayabilecekleri ve kabul edebilecekleri bir çözüm üretmenin gereği tartışılmazdır. Acımasızlıkları ve gruba uyumları işte bu noktalara varabilir!

 Bu yaş çocuğu eleştirilere karşı çok hassastır. Özellikle İlkokul öğretmeni onun hayatındaki en önemli kişilerden biridir. Ondan gelecek destek ve övgü çocuk için çok önemlidir. Bu yaş, çocuğun kendini kolayca “üretken” veya “beceriksiz” hissedeceği bir devredir. Öğretmenin mümkün olduğunca destekleyici olması uygun olabilir. Evde ise becerileri ve iyi yapabildikleri üzerinde daha fazla durarak, eksiklerini kapatması yönünde motive edilebilirler. Bu yaş çocuğu kolayca motive olur, kaba tabiriyle gaza gelir. Yapması istenen şeyin, sadece nasıl söylendiği önemlidir. Hemen heveslenir ama bu hevesi kısa sürer. Sık sık çabasının ve ürünlerinin ödüllendirilmesi, takdir edilmesi gerekir. Başarısızlıktan, tıpkı bizler gibi, hoşlanmazlar. Sürekli başarısızlıkları yüzlerine vurulursa, kolayca düşük benlik saygısı geliştirebilirler. Mutsuz hissederler ve motivasyonları düşer. Başarısızlık, kaçınılması olanaksız bir kader gibi görünebilir gözlerine ve çabalamaktan vazgeçebilirler. Bu noktada anne babanın hassas davranması gerekir. Eksik ve zayıf yanlarının görmezden gelinmesini önermiyorum ama bunların nasıl iletildiği çok önemlidir. Kırgın, kızgın, hayal kırıklığına uğramış ve ümitsiz bir yaklaşım çocuğu o konuya küstürebilir. Yüksek bir beklenti ise üzerinde yoğun bir baskı hissetmesine ve denemeden vazgeçmesine sebep olabilir. Bunun yerine anne babanın başarısızlıklarda bile olumlu bir şeyler bulmaya çalışması ve onu yüreklendirmek, geliştirmek için nasıl bir yardımda bulunabileceği sorunu kendine yönelterek işe başlaması yararlı olabilir. Hatta bu soruyu direk çocuğa sormak, kişilik gelişimi adına son derece yapıcı bir davranıştır.

 Bu yaştaki çocuklar, öğretmenlerini mutlu etmek için hemen her şeyi yapmaya hazırdırlar. Öğretmen çeşitli etkinlikler yoluyla hem öğrencileri hareketli kılar, hem de öğrenciler öğretmeni mutlu etmekten memnunluk duyarlar. Anne babanın, öğretmeni rakip olarak görmesi ya da onun söyledikleri desteklemez bir tavır takınması, çocuğun ebeveynlerine olumsuz hissetmesine yol açabilir. Öğretmeninin yaptığı bir şeyi hiç onaylamasanız hatta öfkelenseniz bile, bu konuyu çocuğun olduğu ortamda konuşmamanızı öneririm.

 Artık 6 – 9 yaşlarındaki çocuk, karşısındaki kişilerin duygularına karşı da daha hassastır. Özellikle yakın çevresini “hayal kırıklığına uğratmaktan” çok korkar. Onun davranışlarına karşı hissettiklerinizi “ben dili” ile iletmek bu noktada çok önemlidir. Aile içinde olan biteni izlemeye başlar ve gerginliklerden uç sonuçlar çıkarabilir. Örneğin anne babasının basit bir tartışmasını boşanmayla sonuçlanabilecek trajik bir olay olarak algılayabilir (hele bir de arkadaşları arasında anne babası boşanmış olanlar varsa!). Kendisine suçlanma payı çıkarıp, kaygı duyabilir. Bu yaşlarda duygusal şantaj ya da baskılar kişilik gelişimini çok olumsuz etkiler. Kişiler arası ilişkilerde güvensiz, başkalarını kırmamak için kendini ifade etmekten çekinen, fazla verici kişiliklerde, genelde bu yaşlara özgü “sevdiklerine hayal kırıklığı yaşatma Korkusu’nun ebeveynlerce desteklendiğine rastlanmaktadır. Anne babalara, çocuğun taşımakta güçlük çekeceği düzeyde beklentilerden uzak durmalarını ve duygusal şantaja (çok işe yarasa bile) asla başvurmamalarını öneririm.

 

Bilişsel Gelişim:

İlkokul çocuklarının öğrenmek, üretmek için güdüsü çok fazladır. Öğretmene ve anne babaya düşen, bu güdüyü en iyi biçimde değerlendirmeye çalışmaktır. İlgi çekici, renkli ve kolay izlenebilen materyallerle çocukların bu ilgileri desteklenebilir. Ürettiklerini beğenmek ve ödüllendirmek ise anne babanın asli görevidir!

 İlkokul çocukları, konuşmaya, tekrarlamaya çok meraklıdır. Yazmaya ilgi ve merakları daha azdır. Bu yaş çocuklarını sınıfta öğretmenin, evde anne babanın sık sık sıraları geldiğinde konuşmaları ve sıralarını beklemeleri konusunda uyarması gerekir. Özellikle yoğun geçen bir iş gününün ardından çocuğunuzu dinlemek çok güç olabilir ama son bir çabayla ona zaman ayırmaya çalışmanızı öneririm. Aktif olarak ona ayıracağınız sadece yarım saat bile, onun bu gereksinimini karşılamaya yetebilir. Unutmayın birlikte geçirilen zamanın niteliği niceliğinden çok çok daha önemlidir!

 Bu yaş çocukları,aynı zamanda şikayet etmeyi de çok severler. Bu onların moral (ahlaki) gelişimde kuralları katı bir biçimde algılamalarından ve davranışın ardındaki niyeti henüz dikkate alamamalarından kaynaklı olabilir. Ayrıca çok sevdikleri öğretmenlerinin, anne babalarının dikkatlerini çekmek yada kıskançlık gibi nedenlerle de bu davranışı gösteriyor olabilirler. Ama gerçekten sıkıntıları olabileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Sonuçta sebep ne olursa olsun, sizden destek istediğinin bir göstergesidir bu şikayetler. Ancak bunları çok fazla ödüllendirmenin, şikayet etmeyi genel bir davranış kalıbı haline getirmesine yol açabileceği olasılığını da unutmayın!

 Bu yaş çocukları somut düşünme döneminde oldukları için, çoğunlukla görerek ve yaparak öğrenirler. Bu nedenle söylediklerinizden çok davranışlarınızın önemli olduğunu unutmayın! Sözcükler ve dolayısıyla konuşma soyuttur. O sizin davranışlarınızı öğrenir. Bana başvuran anne babalara, yüzlerce kez konuştukları halde çocuklarının hala aynı davranmaya devam ettiğinden şikayet ettiklerinde, bunun somut dönemin bir özelliği olduğunu anlatıyorum. Yani çocuğunuz sizi dinlemiyor ya da önemsemiyor değil ama zihinsel gelişim olarak konuşmanızı bir başka zaman, olay ve mekana taşıyamıyor. Konuşmaları, o olaya, o zamana ve o mekana özgü olarak değerlendirebiliyor. Çok benzer olaylarda bile ilişkilendirme ve bilgiliyi transfer etme becerisinden henüz yoksun olduğu için, saatlerce konuşmak yerine, doğruyu somut olarak göstermek onun için çok daha anlaşılır. Örneğin küçük bir yalanını yakaladınız ve saatlerce “yalan söylemenin” nasıl da kötü bir davranış olduğunu örneklendirerek anlattığınızı, ardından çalan telefona onun cevap vermesini ve sizin için “evde yok” demesini istediğinizi düşünelim. Bu durumda, çocuğunuz “yalan”ın ne kadar kötü ve kaçınılması gereken bir davranış olduğunu değil, gerektiğinde başvurulabilecek bir davranış olduğunu öğrenir.

   

 b. 9-12 Yaş Gelişim Özellikleri

Fiziksel – Motor Gelişim:

Bu yaşlarda erken gelişen kız ve erkek çocuklar, ergenlik çağı gelişim özelliklerini göstermeye başlarlar. Bu, onlarda çok çeşitli fiziksel ve hormonal değişikliğe yol açabilir. Dış görünüşlerine önem vermeye başlarlar. Ayna karşısında geçirilen zamanlar artar, özellikle saçlara ekstra önem verilir. Kişisel temizlik, giysiler daha sonraları önem kazanır. Bu devredeki öz bakım, tam anlamıyla halk arasında “altı kaval, üstü şişane” şeklinde tanımlanan duruma uyumludur. Kız çocuklarında menstürasyon kanamaları başlayabilir yada buna hazırlık olarak çeşitli kas spazmları yaşanabilir. Erkek çocuklarda ergenlik belirtileri daha geç ortaya çıkmakla birlikte, vücut hormonal olarak kendini adolesan döneme hazırlamaya başladığından, büyüme hızlanır. Kemiklerin hızlı büyümesinden kaynaklı eklem ağrıları görülebilir. Bu dönemde çocukların kendilerini nelerin beklediğini bilmelerinde yarar vardır. . Anne baba çok detaya kaçmadan, çocuklarına bunların doğal gelişimin bir parçası olduğunu anlatmaya başlamalıdır. Boy, kilo gibi fiziksel unsurlar önem kazanır ve bunlarla ilgili kaygılar yaşanabilir. Bu konulara gerekli ilgi gösterilmeli ve destek olunmalıdır. Örneğin uygun bir beslenme düzeni, basketbole yöneltme gibi somut çözümler düşünülebilir.

 Bu gelişimlere bağlı olarak, cinsel farklılıklara, karşı cinse ve genelde sekse karşı ilgi ve soruları artar. Seksi “ayıp” olarak kabul edip, “tabu”laştırmak, ilgilerinin bu konuya fikse olmasına yol açabileceği gibi bilgiyi uygun olmayan kaynaklardan aramaya yönelmelerine sebep olabilir. Cinselliğin konuşulmasının yasaklanması, çocuğunuzda yetişkinlik döneminde cinsel işlev bozukluğu gibi travmatik sonuçlara yol açabileceği gibi, uygun olmayan ilişkiler yaşamasına zemin hazırlayabilir. Bu yüzden bu konudaki merakının giderilmesinde yarar vardır. Ancak cinsel ilişkinin sembolize edilerek açıklanması yararlıdır. Çok direk ve somut bilgiler çocuğa kabul edilmesi güç ve anlaşılmaz gelebilir. Bu dönemde sizin “yatak odasında” neler yaptığınızı merak ettiklerini ve gözlerinin üzerinizde olduğunu unutmayın!

 Küçük kasları iyi gelişmiştir. Resim, el işleri, müzik vb. çeşitli etkinlikler okulda ders programına katılıp öğrencilerin yaratıcılık, üretme güdüleri ve yönleri geliştirilmelidir. Bu dönemde resim, seramik vb. kurslar çok ilgilerini çekebilir. Ayrıca evde ilgileri doğrultusunda aktiviteler için uygun ortam yaratılması, yeteneklerinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine katkıda bulunabilir. Dikiş, enstrüman çalma, kumaş boyama, maket yapma, örgü, patchwork, tamirat, üç boyutlu puzzle yapma gibi ilgisini çeken etkinliklerde desteklenmesi ilgi alanlarını genişletebileceği gibi, ileride çok işine yarayacak temel becerileri de edinmesine yol açabilir.

 

Sosyal – Duygusal Gelişim:

Bu yaş çocuklarının davranışlarının, değerlerinin oluşmasında arkadaşları çok önem kazanmaya başlamıştır. Bir gruba ait olma bilinci oluşmaya başlamış ve ait olduğu grupta tercih edilen biri olma arzusu önem kazanmıştır. Grup normları daha fazla önemli ve katıdır. Grup kurallarına uymadığı koşulda dışlanma tehlikesiyle yüz yüze gelebilir ve bu onu çok kaygılandırır. Arkadaşlarına daha fazla anlam yükler ve kaybetmekten daha fazla korkar. Bu yaşlarda arkadaşlar, sadece oyun oynanan kişiler değillerdir. Sosyal destek alınabilecek, ortak ilgileri olan, sırların paylaşıldığı, bireysel kararlarda etkili bir grup arkadaşlığı oluşmaya başlamıştır. Artık üç ya da daha fazla kişiden oluşan grupları ikili ilişkiye tercih ederler. Arkadaşlık ilişkilerinden beklentileri yüksektir, hem sosyal alanda destek beklerler hem de entelektüel düzeylerine uygun bir paylaşımı arzularlar. Bu dönemde telefon trafiğinde gözle görülür bir artış olur. Anne babalara telefonları engellemeye çalışmak yerine, çocuklarının odasına bir telefon koymalarını ve artan faturalar konusunda hazırlıklı olmalarını öneririm! Ayrıca bu dönemde denetleniyor duygusunu yaşatmadan, çocuğunuzun arkadaşlarını tanıma konusunda istekli davranmanızı öneririm. Onun önerdiği arkadaşlarıyla tanışmayı reddetmek, bir zaman sonra siz arzulasanız bile, onun nasıl bir çevre içinde olduğunu göremeyeceğiniz anlamına gelebilir.

 Başkalarının duygularını anlama ve paylaşma artar. Sadece söylenenleri değil, artık vücut dilini anlamaya da başlar. Karşısındakinin bakışlarındaki anlama daha duyarlıdır, yüz ifadesini okumaya daha fazla çaba harcar. Bu dönemde olayları sadece kendi boyutundan değil, karşısındaki kişinin bakışıyla da görmeye çalışma çabası vardır. On iki yaş civarında egosentrik yaklaşım yavaş yavaş yerini daha hakça bir bakış açısına bırakmaya başlar. Haklı olandan taraf olma erdemli bir davranış olarak algılanır. Bilişsel gelişime paralel olarak, insan ilişkilerinde daha felsefi bir bakış açısı geliştirebilirler. İnsan ilişkileri daha karmaşık gelmeye ve üzerinde düşünmeye değer olarak algılanmaya başlar.

 Yaşıtlarının çok önem kazanması, ortama göre, çocuk suçluluğunun kolayca ortaya çıkmasına da bir neden oluşturabilir. Çocuk, olumlu özelliklere sahip yaşıtlarından oluşan bir grubun üyesiyse, arkadaşlarından olumlu yönde; aksine olumsuz olarak nitelenebilecek özelliklere sahip bireylerden oluşan bir grubun içindeyse, arkadaşlarından olumsuz yönde etkilenebilir. Bu durumda sizin arkadaşlarından hiç olmazsa bir bölümünü tanıyor olmanız, onun etkilenme şeklini izleyebilmenize yardımcı olabilir. Size göre onu olumsuz yönde etkileyecek arkadaşlık ilişkilerine sahipse bile, bunu direk olarak çocuğunuza söylemeniz ve hoşlanmadığınız kişilerle arkadaşlığını kesmesini istemeniz, sizin için “beni anlamıyor” diye düşünmesine ve öfkelenmesine yol açabilir. Ayrıca denetlenme, kontrol edilme, yönetilme, zorlanma bu yaş döneminde isyan yaşatabilecek duyguların başında gelir (aslında bu duygular tüm yaşlarda kişinin kötü hissetmesine yol açar sanırım. Ne dersiniz?). Bu noktada onu uzaktan izlemek ve yardıma gereksinimi olduğunda farkedip destek vermek, anne baba olarak yapabileceğiniz en iyi şeydir bence. Destek verme şekli, sizin kişilerarası tarzınıza, çocuğunuzla ilişkinizin niteliğine, yaşanan güçlüğün özelliğine göre değişecektir kuşkusuz. Bu yüzden insan ilişkilerinde reçete vermek benim profesyonel olarak yapmayı reddettiğim ve doğru bulmadığım bir yaklaşımdır. Her sorun, kendine özgüdür ve kendine özgü çözümü vardır. Bu noktada iletişim becerileri konusunda kendinizi gözden geçirmenizi ve eğer gerekli görürseniz yeni davranış biçimlerini repertuarınıza eklemenizi önerebilirim. En iyi destek, sevgidir. Sevginizi davranışlarınızla destekleyip sunarsanız, çocuğunuza sizden uzaklaşmadan arkadaşlarına yönelmesi için fırsat tanımış olursunuz.

 Davranış problemleri bu yaşlarda, özellikle erkek çocuklarda, en yüksek düzeydedir. Fiziksel kavgalar, yaralanmalar görülebilir. Eğer çocuğunuz, seçtiği kişilerce tercih edilmeme gibi bir sorun yaşıyorsa, bu mutsuzluğunu fiziksel ya da sözel saldırganlıkla dışa vurabilir. Bu noktada onun sosyal becerilerini geliştirmesine destek olmakta yarar olabilir. Öncelikle yaşanan güçlüğün nedenini anlamaya çalışmakla işe başlamak gerekir. Onun toplumda kendini kabul ettirmek için kullanabileceği bazı nitelikler kazanmasına yardımcı olunabilir. Yeteneği olan alanı farkedip desteklemek (örneğin müzik, resim, spor gibi alanlarda kendini yetiştirme olanağı tanımak), yaşıtlarıyla bir arada olabileceği ortamlar yaratmak (çeşitli ders dışı kurslar gibi), duygusal sıkıntılarını sizinle paylaşma serbestliği tanımak gibi yöntemler düşünülebilir. Eğer davranış sorunları bahşedebileceğinizin çok ötesindeyse, bir profesyonele danışmanızı öneririm. Bir çocuk psikologu ya da psikiyatristinden yardım alabilirsiniz. Bu dönem, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu ya da hiperaktivite gibi sorunların tedavisi için son fırsattır. Bu tür bir şüpheniz varsa zaman geçirmeden klinik bir inceleme için harekete geçmeniz son derece önemlidir.

 

Bilişsel Gelişim:

Ders ve belli yeteneklerde cinsiyet farkları görülmeye başlar. Kızlar okuma, yazma ve genelde sözel yeteneklerde; erkekler ise şekil - uzay ilişkileri ve mekanik yeteneklerde daha başarılı olurlar. Bu dönemde erkek çocuklarda yoğun bir araba kullanma merakı gözlenebilir. İlgilerinin desteklenmesi çok önemlidir. Ancak çok çeşitli uyarıcılarla hem ilgi alanları çeşitlenebilir, hem de becerileri gelişebilir. Bu nedenle kız ya da erkek çocuk ayrımı yapmaksızın eşit olanakları sunmak ve kendi seçimlerini kullanma hakkı tanımak yararlı olabilir.

 Bu devrenin sonuna doğru artık çocuklar soyut düşünme dönemine girerler. Çeşitli seçenekleri görebilme ve hipotetik düşünme yönünden gelişirler. Soyut düşünme becerisinin pek çok yansıması olur. Örneğin sosyal ilişkilerinde daha önce sözünü ettiğim gibi, çok yönlü ve felsefi bir bakış geliştirebilirler. Özellikle fen bilimlerine olan ilgileri araştırma ve parçaları birleştirme konusunda hevesli olmalarına zemin hazırlayabilir. Bilgisayar, matematik, fizik, kimya gibi konulara ilgi ve yeterlilikleri artar. Tarih, sosyoloji, felsefe gibi alanlarda düşünmekten hoşlanabilirler. Parçaları birleştirme, bir olayın altında yatan nedenleri bulmaya çalışma gibi konular ilgilerini çekebilir. Yaratıcılık ve üretkenlikleri artar. Deney yapmaktan ve doğa ile ilgili gözlemlerden hoşlanabilirler. Düşünme ve olayları algılama biçimleri giderek yetişkinlere benzemeye başlar. Artık onunla yaptığınız konuşmalar daha doyurucu ve geleceğe yansımaları olabilecek tarzda gerçekleşebilir. Yani konuştuklarınız orada kalmaz, üzerinde düşünür ve doğru bulduğu parçalarını uygulamaya çalışabilir.

               

İlköğretim Çağı Çocuğunda Yaygın Biçimde Görülen  Sorunlar:

 

 1. KARŞIT OLMA –KARŞI GELME BOZUKLUĞU:

 Çocuklar neden saygısız karşılıklar verir ve tartışmacı bir yaklaşım benimserler ? Bu davranışların tümü sözlü saldırganlık biçimleri ;öfke ifadeleri;ve karşısındakine söz geçirme ödeşme ya da başkası tarafından yönetilmekten kaçınma girişimleridir. Böyle oluşunun temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

 Yorgun mutsuz olma ve düş kırıklığına uğrama.

 Başka çocuklar tarafından korkutulma veya başkalarından daha güçlü görünmek için onları korkutma yolunu seçme.

Çoğu kuralın, ebeveynin yargılarına ve sağduyusuna dayandığını ve doğa yasaları gibi mutlak kurallara bağlı olmadığını anlamak için yeterli soyut düşünme becerilerine sahip olma. 

Daha fazla özellik ve yetki arzusuna karşılık uzlaşma becerilerinin kısıtlı olması 

DSM  IV’ e göre karşı gelme bozukluğu , en az altı ay süren, bu sırada aşağıdakilerden dördünün (ya da daha fazlasının) bulunduğu bir olumsuzluk ve karşı gelme davranışı örüntüsü şeklinde tanımlanır:

 1.     Sık sık hiddetlenir(huysuzlaşır)

 2.     Sık sık büyükleriyle tartışmaya girer

 3.     Büyüklerinin isteklerine ya da kurallarına uymaya çoğu zaman etkin bir biçimde karşı gelir ya da bunları reddeder

 4.     Çoğu zaman isteyerek başkalarını kızdıran şeyler yapar

 5.     Kendi yaramazlıkları için çoğu zaman başkalarını suçlar

 6.     Çoğu zaman alıngandır çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır

 7.     Çoğu zaman içerlemiş kızgın ve güceniktir

 8.     Çoğu zaman kincidir ve intikam almak ister

  Bir anne- baba olarak son çocukluk döneminin hayatın incinmeye açık olan bir evresi olduğunu aklınızdan çıkartmayın . küçük yaştaki okul çağı çocukları çevrelerinde gelişen olayların kendileriyle ilişkili olduğunu düşünürler. Örneğin evlilik çatışması yaşanan  ailelerde çocuklar bu problemi yanlış yorumlayarak kendilerinin kötü oldukları ve anne-babalarını hayal kırıklığına uğrattıklarını düşünürler. Bu durumda benlik değerleri zarar görebilir ve çevrelerinde gelişen olaylara daha uygun olmayan tepkiler verme eğiliminde olabilirler.

                 ANA-BABAYA NOT:

                 Ana-baba ne yapabilir ?

Çocuğunuz sürekli itaatsiz davranışlarda bulunuyorsa olası iç çatışma ve isyankarlık kaynaklarını inceleyin . eğer bu , son çocukluk döneminde devam eden sürekli bir aranış biçimi halini alırsa ailenizin durumunu yakından değerlendirin :

 · Ailenizin üyeleri birbirlerine karşı ne kadar saygı gösteriyor ?

 · Birbirlerinin kişisel dokunulmazlıklarına,fikirlerine ve kişisel değerlerine saygı gösteriyorlar mı ?

 · Aile yaşanan anlaşmazlıkları nasıl çözüyor ?

 · Anlaşmazlıklar mantıklı tartışmalar yoluyla mı çözülüyor yoksa insanlar düzenli olarak münakaşa ve şiddete mi başvuruyorlar ?

 · Çocuğunuzla alışılagelmiş iletişim kurma şekliniz nedir ve disiplin ne şekilde uygulanıyor ?

 · Uygulanan disiplin de fiziksel ceza bağırma ve aşağılama ne sıklıkta yer alıyor ?

 · Sizin kişiliğiniz ve dünyaya uyum sağlama biçiminizin çocuğunuzunkinden çok farklı olması mı aranızda sürtüşmeye neden oluyor ?

 · Çocuğunuz okulda başarılı olma ve arkadaşlık kurma ile ilgili sorunlar mı yaşıyor ?

 · Çocuk gergin bir aile ortamında mı büyüyor ?

 

             Ne Zaman Bir Uzman Yardımı Almalı ?

Karşı gelme bozukluğu gösteren bazı çocuklar için uzman yardımı almaya ihtiyaç duyabilirsiniz. Dışardan rehberlik almanızı gerektiren bu durumlar şunlardır.

 ·  Çocuğunuz okulda ve evde sürekli ve uzun süren bir otoriteye karşı gelme davranışı gösteriyorsa

 · Olumsuz duygularına ulaşması için çocuğunuzu tüm gayretlerinizle desteklemelerinize  rağmen itaatsiz davranışları devam ediyorsa

 · Çocuğunuzun itaatsiz ve karşı gelme davranışlarına saldırgan ve yıkıcı davranışlar eşlik ediyorsa

 · Çocuğunuz genelleştirilmiş mutsuzluk belirtileri gösteriyorsa ; canı sıkan sevilmeyen arkadaşsız bir çocuksa Zaman zaman intihar etme arzusunu dile getiriyorsa

 · Aile  anlaşmazlıklara fiziksel veya duygusal istismar ile cevap verme alışkanlığını sürdürüyorsa

 

2. HERŞEYE İTİRAZ

   Çocukların anne babalarına karşı gelmesi çok sık karşılaşılan bir problemdir. Anne babanın her dediğini olumlu veya olumsuz taraflarını düşünmeden sürekli karşı gelme durumu varsa bu durumda karşı gelme bozukluğundan bahsedebiliriz. Genelde çocuklarda çabuk sinirlenme karşı gelmeye eşlik eden durumdur. Normal yaşın verdiği karşı gelme bazı dönemlerde çocuklarda gözükür. Anne babanın dengeli tutumu ile bu problem kısa sürede aşılabilir.

    Çabuk sinirlenme ve karşı gelme durumu genelde çocuklarda kaygı halinin belirtisidir. Bazı noktalarda içsel çatışmaları olan ve kaygı hali olan çocuklar çok çabuk tepki ortaya koyarak sık sık anne babalarına karşı gelirler. Kardeş kıskançlığı , çocuğa karşı anne veya babanın ilgisizliği, diğer kardeşin çok fazla ön plana geçmesi ,çocuğu yönlendirme eksikliğine bağlı boş kalma, okul problemleri , çocukluk çağı depresyonları ,  sık sık eleştirilme , aşırı derecede disiplin uygulamaları, çocuğu etkileyen psikososyal stres faktörleri ilk akla gelen çocuğa anksiyete (kaygı ) oluşturacak nedenlerdir. Aynı zamanda bu kaygı durumundan çocuğa uygulanan sınırların çok gevşetilmesi ile baş gösteren davranış problemlerine bağlı karşı gelme ve mevcut kurallara itiraz da karşı gelme davranışı şeklinde görülebilir.

    Karşı gelen ve çabuk sinirlenen çocuğa genelde yapılması gereken şey çocuğun kaygı durumuna neden olan etkeni bulmaktır. Çocuğa dengeli ve düzenli devam ettirilen sevgi ve hoşgörü durumu da çocuğun kaygı halini alacak ve onu anne babaya işbirliğine zorlayacaktır. Çocukların karşı gelme ve tutturmacılık ile anne babalarını yönlendirmeleri yerine, anne babanın biraz daha bilinçli davranıp basit psikolojik kuralları uygulayarak çocuklarını istedikleri gibi yönlendirebilmeyi öğrenmeleri gerekir.

    Bazı çocukluk çağı psikiyatrik problemlerinde karşı gelme ve çabuk sinirlenme durumunun görülebileceği unutulmamalı ve bu yöndeki tespitler ve eşlik eden diğer problemlerin varlığında, psikiyatrik yardım için anne babaların  çocuk psikiyatrisine başvurmaları önerilir.

 

3. ÖFKE NÖBETLERİ

         Bir anne baba tarafından en sıkıcı ve utanç verici anlar bir çocuğun öfke nöbetleri sırasında yaşanır. Bu çocuklar aslında hayal kırıklıklarını bu şekilde ifade etmektedirler. İstediklerini elde edemediklerinde kendilerini yere atarak mala zarar vererek özel bir meydan okuma sergilerler.

         Ara sıra yaşanabilecek bu öfke nöbetleri 1-1.5 yaşından 4 yaşına kadar tamamıyla normaldir. Bu tür dışa vurumlar okula başladıklarında kazanılmaya başlar.

 ·      Okul çağı çocuklarında normal psikolojik gelişim

 ·      Kendilerini daha iyi denetlemelerini

 ·      Daha işbirlikçi ve eğitime açık olmalarını, sağlar.

         Üzgün olduklarında bile, okul çağı çocukları genellikle hayal kırıklıklarını ve öfkelerini kelimelerle ifade edebilirler.

         Ancak bu durum, her zaman bu şekilde gelişmez. Bazı çocuklarda öfke nöbetleri okul yıllarında da düzenli olarak devam eder. Ana-babalar bu davranış karşısında hayal kırıklığına uğrar ve üzülürler. Çocukların öfke ve hayal kırıklıkları ile başetme toplumsal açıdan daha uygun yollar geliştiremeyişlerinin nedenlerini sorgularlar.

         Bu soruya cevap vermek için, genellikle uzmanlar, ana-babalara öncelikle özeleştiri yaparak modelleri değerlendirmelerini öneririler. Ayrıca ana-babalar olaylar karşısında nasıl tepki verdiklerini irdelemeliler. Ana-babalar abartılı yıkıcı dışa vurumlar ve sinir krizleri gösterme eğiliminde olduklarında çocukları da çoğunlukla benzer davranışlar sergilerler.

         Bunun yanında gerçekte olmayan beklentiler, çocuğun kişilik özellikleri, ekonomik güçlükler, alkolizm, fakirlik, fiziksel veya cinsel istismar veya arkadaşlardan ve aileden uzaklaşmak gibi nedenler de çocuğun öfke nöbetleri geçirmesine neden olabilir.

          Bu durumda ana-baba ne yapmalıdır?

       Birçok ana-baba çocuklarının öfke nöbetleri geçirdiklerinde ne yapacaklarını şaşırırlar. Böyle bir durumda akılda tutulması gereken bazı öneriler şunlardır:

       Çocuğunuzdan gerçekçi olmayan beklentilerde bulunmaktan kaçının.

       Çocuğunuz kontrolü kaybettiğinde, öfke nöbetini görmezlikten gelin. Böylelikle uygun olmayan davranışı ödüllendirmemiş olursunuz.

       Ancak bazen bu öfke nöbetlerini çevresine zarar verdiği zaman görmezlikten gelemezsiniz. Böyle bir durumda öfke nöbeti geçinceye kadar başka bir odada kalmasını sağlayabilirsiniz.

       Ana-babalar da bu gibi durumlarda kendi denetimlerini kaybederek fiziksel mücadelelere girmemelidir.

       Çocuğunuz ve siz sakinleştikten sonra onunla bu dışa vuruma neyin sebep olduğu hakkında konuşun. Onu olumsuz duyguları hareket yoluyla değil de sözel olarak ifade etmesini teşvik edin. Ayrıca çocuğunuz anlaşmazlıkları öfkelenmeden çözdüğünde    övgüde bulunun.

 Ancak bu öfke nöbeti belirtileri ergenliğe kadar devam ederse çok daha ciddi durumlar ortaya çıkabilir. Gençlik yıllarının getirdiği ek baskılarla ve artmış bedensel güçleriyle çocuğun bu öfke nöbetleri çok daha tehlikeli, endişe verici ve başa çıkılması güç bir hal alabilir. Böyle bir durumda bir uzman yardımına baş vurmamız gereklidir.

 

 4. BAĞIMLILIK

         Piaget'e göre çocuğun öğrenmesinde, otonomi ( kendi kendini yönetmesi ) çok önemli bir faktördür. Çocuk sorusunun yanıtını öğretmenden almak yerine kendi başına bulup keşfettiği takdirde öğrenme etkili olmaktadır. Bebeklik yıllarında tam bağımlı bir şekilde hayatını devam ettiren çocuk, büyüdükçe kendine tanınan olanaklar ölçüsünde bağımsız olarak hareket etmeye başlar. Ancak aşırı koruyucu ve baskıcı ana-baba  tutumları neticesinde çocuk bağımsız hareket etmede problemler yaşayabilir.

         Bağımlılık hiçbir zaman tek bir olaya bağlı olarak ortaya çıkmaz. Yıllarca süren bir davranış biçimidir ve birçok nedeni olabilir. Bağımlılık her yaşta ortaya çıkabilir. Fakat önemli olan mümkün olduğunca erken farketmektir.

 Bağımlılık Belirtileri Nelerdir ?  

        Teneffüste diğer çocuklarla oynamak yerine öğretmenin yanında oturmayı ya da onları izlemeyi tercih ediyorsa.

         Öğretmenden sürekli daha fazla yönlendirme, onaylama, güvence ya da öneri bekliyorsa.

        Öğretmen yanına oturup adım adım ne yapacağını söylemedikçe, sınıftaki yeni etkinliklere katılmak istemiyorsa.

        Ev ödevini ya da sınıftaki ödevlerini, ancak yardım isteyeceği bir yetişkin varken yapıyorsa

        Okula gitmek istemiyorsa,

 Bağımlılıktan kaynaklanan bir sorunu olabilir. Bu nedenle çocuğunuzla ilgilenmelisiniz.

        Şu akıldan çıkarılmamalıdır ki, bu davranışlar uzunca bir sürede yerleşmiş örüntülerdir ve onları değiştirirken sabra ihtiyacımız olacaktır.

 Anne Babalar Bu Durumda Ne Yapmalıdır ?      

Öncelikle kendi davranışınızı gözden geçirip, hangi zamanlarda çocuğunuzun işlerini kendinizinmiş gibi aldığınızı fark edin.

Çocuğunuzu ve kendinizi ayrı bireyler olarak görmelisiniz.

Çocuğunuzu hata yapacak kadar bağımsız olmaya teşvik edin.

Çocuğun yaptığı işlerde başarıyı değil çabayı övün.

Beklediğiniz davranışı açık bir şekilde ifade edin

Çabası için verdiğiniz ödüller, başarısı için verilenlerden daha sık olsun.

Ev ödevlerini küçük bölümlere ayırarak çalışmasını sağlayın

Çocuğunuzun yapmasını istediğiniz işleri bir tabloya tek tek yazın.

 

5. İÇE KAPANIKLIK

   Çocuklar devamlı psikososyal bir gelişim gösterir. Normal sosyal gelişim içerisinde başta aile üyeleri olmak üzere diğer insanlar ile iletişim ve etkileşim önemlidir. Bu normal gelişim için kaçınılmaz bir durumdur. Bazı çocuklar gerek kişilik özellikleri gerekse ikincil olarak etki eden faktörler sonucunda içe dönük ,sosyal ortamlara ve alışılmadık mekanlara kolay adapte olamayan , genelde duygusal paylaşıma girmeyen , yabancı insanlardan tedirgin olan bir yapıda olabilirler.

    Bu durum bazı psikiyatrik durumlarda görülebilir. Bu durumda çocuğun bu nedene yönelik tedavisi gereklidir.

    Anne babaların bu durumda yapmaları gereken sık sık çocuğa söz hakkı tanımaları ,hemen her konuda onun kendisini ve duygularını ifade etmesini sağlamaları , ona sık sık ne hissettiğini ve düşündüğünü sormaları , çocuğun kendisine değer vermeleri , konuştuğu zaman dinlemeleri , sık sık sosyal ortamlarla irtibatını sağlamaları , onu olduğu gibi kabul ederek sevgilerini sık sık belli etmeleri , çocuğun her şeyine müdahale etmeden ve çok müdahaleci olmadan onun kendini ortaya koymasını sağlamaları önerilir.

   Devam eden durumlarda bazı psikiyatrik tablolardan söz edilebilir. Bu durumun tedavisi gerekir. Özellikle okul çağı ile beraber sosyal ilişkilerde problem  olmaması için durumun çözümlenmeye çalışılması önem kazanır.

 

6. AŞIRI HAREKETLİLİK

   Bazı çocuklar yaşıtlarına göre aşırı hareketli olabilirler. Bu durumun bir çok nedeni olabilir. Genelde aşırı hareketli çocuk denince aklımıza hiperaktif çocuklar gelir. Çocukta aşırı hareketlilik her ortamda oluyor yer ve zaman dinlemiyorsa o zaman hiperaktiviteden şüphelenmek gerekir.Bu durumda çocukta dikkat eksikliğinin de eşlik edip etmediğine bakılması gerekir. Aşırı hareketli çocuklar devamlı kıpır kıpırdırlar , yerlerinde duramazlar , sanki bitmez bir enerjileri var gibidir.

    Genelde aşırı hareketli çocukların durumu okula başladıkları dönemde belirgin bir şekilde fark edilir. Öğretmenden sık sık uyarı alınması ile anne baba olayın farkına daha da iyi varır. Bu durum çocuğun sosyal ilişkilerini ve ders başarısını etkiler.Normalde belli bir kapasitede olan bu çocuklar ders başarısızlığı ile karşımıza gelirler. Bu durumlarda ilaç tedavisi ve diğer tedavi yaklaşımları çocuğun geleceği açısından önemlidir.

    Aşırı hareketlilik durumu çocuğun sıkıntı ve problemlerine bağlı da gelişebilir. Bazı psikiyatrik durumlarda çocuklarda bu türlü hareket artışına rastlayabiliyoruz. Bu durumda çocukta sıkıntıya ikincil olarak gelişmiş yerinde duramama, hareketlilik artışı görülür. Altta yatan sıkıntının ve stres etkeninin halledilmesi ile çocuğun bu hareketliliğinde azalma görülür.

    Bu çocukların genelde anne ve babalarında da buna benzer bir hareketlilik çocukluk dönemlerinde olabilir.  Bu türlü çocuğu olan anne babaların olaya gayet sakin yaklaşarak , bu hareketliliği ve çocuğun psikososyal gelişimini iyi yönlendirmeleri gerekir. Aşırı hareketliliği yüzünden çok eleştirilen ve sosyal ortamlardan dışlanan çocuklarda , başka psikiyatrik problemlerde oluşabilir.Bu çocukları sportif faaliyetlere yönlendirmek , onları olumlu ve faydalı uğraşlarla meşgul etmek , enerjilerini bazı hobilere kanalize etmek, dikkat eksikliği ve hiperaktivite durumu varsa tedavisini sağlamak  önemlidir.

 

              

  Bu sayfa 06.11.2007 20:31:13 Tarihinde Güncelleştirilmiştir